‘’Yaşamak mı? Yaşlanmak mı?’’ Herkese Merhabalar, “Anlamsızlığın, yaşamı dolu dolu yaşamayı engellediği için hastalıktan farkı yoktur. Birçok şeyi, hatta belki de her şeyi dayanılır hale getiren anlamdır’’ diyor C.G. Jung…
‘’Yaşamak mı? Yaşlanmak mı?’’
“Anlamsızlığın, yaşamı dolu dolu yaşamayı engellediği için hastalıktan farkı yoktur. Birçok şeyi, hatta belki de her şeyi dayanılır hale getiren anlamdır’’ diyor C.G. Jung.
Yeni yılın ilk günlerini yaşarken bende anlam ve onun hayatımıza yansıması üzerine kaleme almak istedim bu ayki yazımı.
Bir kişi, bir nesne ya da obje, hayatlarımız, başkalarının hayatları ve bunlara verdiğimiz, yüklediğimiz anlamlar neticesinde şekillenir. Verilen anlamlar aslında bir nevi yüklenilen değerdir de o şeye karşı. Bunu belirleyen en önemli şeylerden bir tanesi bakış açısıdır. Örneğin, boş bir plastik kutuyu düşünün. Belki birçok kişi için kullanıldıktan sonra atılacak bir çöp gibi görülükürken, eğer o kutuyu önem verdiğiniz bir kişiden almışsanız, sizin için yeri çöpten daha ileride olabilir. Burada değinilmesi gereken önemli nokta şu ki, yaklaşılan bakış açısının sonucunda oluşan değer bizi mutluluğa da götürebilir ama aynı şekilde mutsuzluğa da. Bu örneğin önemi ve gerçeği aslında şurada gizlidir, insanlar çoğu zaman hayatta aslında çöp değerindeki şeylere asıl değerini verememelerinin sonucunda mutsuz olurlar.
Ancak benim bu yazımda bahsettiğim şey bunun da ötesinde birşey. Bir nesneye değer vermek evet mutlu ya da mutsuz edebilir. Yani her iki durumda da çerçeveleri belli bir duruma sürüklenirsiniz ancak durum anlamsızlığa dönüştüğünde ne mutluluğun ne de mutsuzluğun bir önemi kalır. Çünkü örneğin mutsuz olduğunuzda küçük bile olsa mutlu olma ihtimaliniz vardır. Ya da tam tersi mutlu olduğunuz da da mutsuz olma riskini taşır hayat. Aslında birisi artı diğeri eksi ya da siyah ve beyaz gibi… Ama anlam, daha doğrusu anlamsızlık ne artıdır ne eksi, ne siyahtır ne de beyaz ve bu yaşam döngüsü içerisinde en tehlikelisidir diyebilirim. Çünkü aslında çoğu anlam arayışının girdabı anlamsızlıkla sonuçlanır. Bazen hayatta yaşadıklarımız, yaşatılanlar, yaşananlar, haksızlıklar bizleri bu anlam arayışına ve anlamsızlığa sürükleyebilir ve sizlere şunu söyleyebilirim ki, belki de bu hayatta en zor şeylerden bir tanesidir anlamsızlıktan çıkıp, ondan kurtulabilmek. Bunu daha somut tarif edecek olursam eğer, hangi mevsim gelmiş anlamazsınız mesela, ya da hangi ağaç hangi renkte baksanızda göremezsiniz. Herşey gridir, her şey tekdüze… Kısacası yaşamak sadece nefes alıp vermekten ibaret olmuştur. Sahi sizce yaşamak sadece nefes alıp vermekten midir dersiniz? Yoksa gerçekten hayatın anlamını bulduğumuz, yer, kişi/lerle ya da anlarla mutlu olarak devam etmek midir?
Yüklediğimiz anlamın gerçek karşılığının bulması da ayrı bir önem arz ediyor tabii. Asıl gerçek mutluluğu getirecek, anlamsızlık girdabına girme tehlikesini en aza indirecek ve anlamsızlığın zincirini kıracak şeylerden birisidir bu.
Onun için hayatta neye ne kadar anlam yüklemek istediğinize iyi karar verin. Çünkü anlamsızlık, bir nevi bedenen hayatta ama ruhen ölmüşlük hissini verir insana. Bu Dünya’dan erkenden göçüp gitme, insanın yaşadığı hayatın kalitesini düşürme ve sadece birşeyleri yapmak için yapıyor olmak etkisini yaratır, ki bunun da ne kadar yaşam olarak adlandırılacağı bir muamma olarak kalır. Livaneli’nin bir kitabında, yaşamın anlamı üzerine çok güzel mesaj veren kısa bir hikaye geçer. Bu satırları yazarken o hikaye geliyor aklıma ve kısaca bahsederek sonlandırmak istiyorum yazımı; Bir adam İtalya’da bir mezarlığa girer ve mezar taşlarının kiminde 21 gün, kiminde 17 gün yazarmış. Ancak 52’den üstü yokmuş ve mezarlar bir bebek mezarı olmayacak kadar da uzunmuş. Bunların üzerinde neden böyle sayılar olduğunu sorduğunda, oraya gömülen insanların mezar taşlarının üzerine yaşlarının değil, aslında hayatta mutlu oldukları gün sayısı yazıldığını öğrenmiş.
İşte hayat tıpkı bu hikayedeki gibi kaç yaşında olursak olalım, kaç gün yaşadığımız değil, o günlerin içinde ne kadar ve aslında kaç gün mutlu yaşadığımızdır. Mutluluğu belirleyen şeylerden biri ise anlamdır.
Anlamını bulduğunuza inandığınız her duyguya sıkıca tutunun.
Anlam verdiğiniz değere karşılık veren, değen herkesi ister arkadaş, sevgili, aile, eş her kim ve her neyse şartlar ne olursa olsun vazgeçmeyin. Gerekirse uğruna savaşın ama kaybetmeyin, çünkü hayat çok kısa…
Herkese anlam ve mutluluk dolu güzel bir yıl dilerim…
Sağlıcakla kalın,
Psikolog Kübra Keçeci
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)